*İşe
alındınız! Kovuldunuz!
Özellikle Amerikan film ve
dizilerinde sıkça işittiğimiz bu sözlerin bizim dilimizde elbette bir karşılığı
var ama hayatımızda gerçek bir karşılığı olduğunu söylememiz oldukça zor.
Özellikle Amerika’da, insanların
işe alınması da işten çıkartılması da patronun iki dudağı arasındadır.
Amerikan dizilerinde çoğu zaman
mesleğini hakkıyla yapan kahramanların etrafında kurgulanan senaryolarda, kendisini
bir vesileyle ispat eden gencin işe alınması esnasında da, işini iyi yapmayan
bir kişinin “kovulması” gündeme geldiğinde de başlıktaki sihirli cümleler
kolaylıkla telaffuz edilir.
Bizde ise bir işe girmek,
sınavlarla, mülakatlarla hatta büyüklerin tavassutlarıyla uzatılmış, dini bir
ritüele dönüştürülmüştür adeta.
Böylece girilen işlerin,
özellikle devlet memuriyetlerinin bir Katolik nikâhı gibi algılanması da
bundandır belki, kim bilir…
“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” sözünü
bizim atalarımız söylememiştir sanki!
Bizde beyaz yakalılar, işlerini
“yaptıkları”, “bildikleri” sayesinde bulmadıkları gibi, koltuklarını da
“başardıkları”, “kazandırdıkları” sayesinde muhafaza etmezler.
Devlete ya da “devletleşmiş”
büyük bir şirkete “kapağı atan” bir memurun “kovuldunuz” cümlesini işitmesi
için, ya yüz kızartıcı bir suç işlemesi ya da yöneticilerine sağlam bir kazık
atması gerekir.
Maalesef işini iyi yapmamak bizde
yüz kızartıcı bir suç gibi görülmez.
Bu bataklıktan çalışanlar kadar
işverenler de mesuldür.
İşini iyi yapmayana “ekmeğiyle
oynamamak” adına göz yummak tüm müesseselerin verimini düşürür. Marazi bir
merhamet hissi hem bir iş ahlakının oluşmasına mâni, hem adaletsizliğe sebep
olur.
Bu yüzden bizim yöneticilerimizin
de işini iyi yapmayanın “gözünün yaşına bakmadan” ipini kesmeyi öğrenmesi
şarttır.
Bu ne gaddarlıktır ne
merhametsizlik.
Bu bir iş ahlakı tesis edebilmek
için atılması gereken çok mühim bir adımdır.
Devlette neredeyse bir garantiye
dönüşen “iş güvencesi” memurları ahlaken zehirlemektedir.
Evine ekmek getirmekten sorumlu
üç milyonun üzerinde insanın “ahlaken” zehirlenmesi tüm toplumu “ahlaken”
zehirler.
Devlet memurlarının işten
çıkartılabilmesini kolaylaştırmak, hiçbir şey yapmadan mesaiye gelip giden, öylece
vakit geçirip hiçbir iş yapmamayı başarı sayan, bir yandan dışarıya el altından
iş yaparak haksız gelir elde eden memurların ahlaksızlıklarıyla mücadelenin
öncelikli adımı olmalıdır.
Devlette her kademedeki amire belli
ikaz aşamalarından sonra netice alamaması halinde altında çalışanların işini
sonlandırabilme yetkisi verilmelidir.
Bu şekilde hem verimsizleşmiş ve
ahlaksızlaşmış memurlar tasfiye edilmiş, hem de arkadan gelen gençlere yer
açılmış olacaktır.
Böyle bir yetkinin suiistimallere,
adaletsizliklere yol açacağına dair itirazları duyar gibiyim ancak mevcut
durumun çok daha büyük suiistimallere zemin hazırladığı ortadadır. Hemen
herkesin aklına, işle alakası olmayan, siyasi, dini, etnik ya da şahsi
gerekçelerle işten çıkartılabilecek memurların yaşayacağı adaletsizlik “ihtimali”
gelirken ne yazık ki hepimizin vergilerini “çalan” binlerce memurun sebep
olduğu adaletsizlik “hakikati” kimsenin gündemine girmemektedir.
Hiyerarşide her kademenin bir
üstüne karşı gerçekten mesuliyet taşıdığı, hesap verdiği bir yapı için
istihdamı değil meslek bilgisini, beceriyi ve tecrübeyi odağa koyan radikal bir
ıslah hareketine mecburuz. Bir meritokrasi kurabilmek için
gerektiğinde gözünü kırpmadan “you are
fired” cümlesini hayata geçirebilecek yetkilerle donatılmış, idealist ve
nitelikli yöneticilere ihtiyacımız var.
Twitter: @salihcenap